Hüseyin Kefeli
Köşe Yazarı
Hüseyin Kefeli
 

50. SEANS

Kıymetli okurlarım, bu hafta sizlere bir çocuğun hikâyesinden bahsetmek istiyorum…  İlkokul yıllarında basketbol oynamak için can atan ancak okul basketbol tamının seçmelerinde başarısız olan, okul korosunun seçmelerine katılan her öğrencinin kazanmasına rağmen, sesinin arkadaşlarına uymaması bahanesiyle okul korosuna alınmayan, okul bando takımına girmek isteyip, ritim atamadığı için elenen bir çocuğun hikâyesi… Küçük yaşta birçok denemede başarısız olan çocuğumuzun önünde iki seçenek vardır ya pes etmek ya da mücadele etmek… Bizim çocuğumuz mücadeleyi seçer ve lise yıllarında okul basketbol takımının kaptanı olur, ilerleyen yıllarda piyano, gitar gibi enstrümanları çalmayı öğrenir ve hayat onu öyle yönlendirir ki, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda da sahnelenecek olan müzikal oyunlarda sahneye çıkarır…             Lise birinci sınıfta tanıştığı tiyatro kelimesi tüm hayatını değiştirir… İlk birkaç oyunda rol aldıktan sonra gelecekte kendi tiyatrosunu kurmanın hayallerine dalar… Meslek olarak oyunculuk yapmak hayalinden bir türlü kendini alamaz… Konservatuar okumak, kendi tiyatrosunu yapmak, hatta bunun için çalışmalara o yaşlarda başlamıştır, ilk tiyatro oyununu 16 yaşında kaleme almıştır ve bu oyun sonrasında birçok yerde sahnelenmiştir… Konservatuar hedefi çevresindekiler için ulaşılamaz olsa da onun için sanki bir adım uzaklıktadır, hani elini uzatsa ulaşılır gibi gelmektedir… Sonunda öylede olur, hedeflediği okulu kazanmış ve istediği mesleği yapmak için ilk adımı atmıştır…             Okulun ilk günü öğretmenlerinden biri sınıftaki herkese hedefini sorduğunda, arkadaşları tarafından gelen birçok farklı yanıtın ardından kendisine sıra gelince “Kendi şehrime dönüp, tiyatro yapmak Kefeli Sanat’ı kurmak” yanıtını vermiştir… Çünkü Kefeli Sanat fikri 16 yaşından bu yana hayallerinde büyüttüğü bir ideaydı… Konservatuarın ilk günü bu yanıtı vermesi hiçte düşünülmemiş bir yanıt değildi, yıllardır kendi için çizdiği bir hedefti…             Okul hayatı boyunca derslerinde hep ortalama seviyede bir çocuktu ancak ailesine konservatuarda olsam okul birincisi olurdum diye takılırdı… Bunu da başardı gerçekten de konservatuar birinci olarak mezun oldu ve mezun olduğu sene Ankara Devlet Tiyatrosu’nda göreve başladı… Ardından bir sene sonra İstanbul’a gitti ve tezli yüksek lisansına başladı. Yüksek lisansı devam ederken İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olarak göreve başladı üç buçuk yıl devam etti…             Ancak hayatında bir şey eksikti… Oyunculuk mesleğini böyle büyük kurumlarda icra etmesine rağmen çocukluk hayalinden çok uzaktı… Kendi şehrinde tiyatro yapmak… Kendi tiyatrosunu, kendi aile tiyatrosunu kurmak, Kefeli Sanat’ı kurmak…             Sonunda 2017 senesinde Düzce’ye şehrine döndü ve 2019 senesinde çocukluk hayali olan Kefeli Sanat’ı kurdu… Birçok oyuna imza attı ve şehrinde sanat üretimine katkı sunmak için çabaladı… Bugün gelinen noktada Kefeli Sanat, 15 farklı ilde, 20.000’den fazla seyirciye oynadığı, Victor Hugo’nun “Bir İdam Mahkûmunun Son Günü” adlı oyunuyla 2 Şubat 2024 Cuma günü Düzce Belediyesi Prof. Dr. Erol Güngör Kültür Merkezi’nde 50. Seans Özel Gösterimine hazırlanıyor…             Ve aynı çocuk, kendisine sanat üretimi ile alakalı yazılar yazması için verilen köşesinde bu kez kendi hikâyesini anlatıyor… Çünkü biliyor, hayatta en kolay şey pes etmek, vazgeçmek… Zor ve güzel olan ise tüm zorluklara ve başarısızlıklara rağmen mücadele etmek… İçinizdeki mücadele aşkı sizleri hedefinize daima ulaştırsın… Sonsuz selam ve saygılarımla…   Hüseyin Kefeli  
Ekleme Tarihi: 23 Ocak 2024 - Salı
Hüseyin Kefeli

50. SEANS

Kıymetli okurlarım, bu hafta sizlere bir çocuğun hikâyesinden bahsetmek istiyorum… 

İlkokul yıllarında basketbol oynamak için can atan ancak okul basketbol tamının seçmelerinde başarısız olan, okul korosunun seçmelerine katılan her öğrencinin kazanmasına rağmen, sesinin arkadaşlarına uymaması bahanesiyle okul korosuna alınmayan, okul bando takımına girmek isteyip, ritim atamadığı için elenen bir çocuğun hikâyesi… Küçük yaşta birçok denemede başarısız olan çocuğumuzun önünde iki seçenek vardır ya pes etmek ya da mücadele etmek… Bizim çocuğumuz mücadeleyi seçer ve lise yıllarında okul basketbol takımının kaptanı olur, ilerleyen yıllarda piyano, gitar gibi enstrümanları çalmayı öğrenir ve hayat onu öyle yönlendirir ki, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda da sahnelenecek olan müzikal oyunlarda sahneye çıkarır…

            Lise birinci sınıfta tanıştığı tiyatro kelimesi tüm hayatını değiştirir… İlk birkaç oyunda rol aldıktan sonra gelecekte kendi tiyatrosunu kurmanın hayallerine dalar… Meslek olarak oyunculuk yapmak hayalinden bir türlü kendini alamaz… Konservatuar okumak, kendi tiyatrosunu yapmak, hatta bunun için çalışmalara o yaşlarda başlamıştır, ilk tiyatro oyununu 16 yaşında kaleme almıştır ve bu oyun sonrasında birçok yerde sahnelenmiştir… Konservatuar hedefi çevresindekiler için ulaşılamaz olsa da onun için sanki bir adım uzaklıktadır, hani elini uzatsa ulaşılır gibi gelmektedir… Sonunda öylede olur, hedeflediği okulu kazanmış ve istediği mesleği yapmak için ilk adımı atmıştır…

            Okulun ilk günü öğretmenlerinden biri sınıftaki herkese hedefini sorduğunda, arkadaşları tarafından gelen birçok farklı yanıtın ardından kendisine sıra gelince “Kendi şehrime dönüp, tiyatro yapmak Kefeli Sanat’ı kurmak” yanıtını vermiştir… Çünkü Kefeli Sanat fikri 16 yaşından bu yana hayallerinde büyüttüğü bir ideaydı… Konservatuarın ilk günü bu yanıtı vermesi hiçte düşünülmemiş bir yanıt değildi, yıllardır kendi için çizdiği bir hedefti…

            Okul hayatı boyunca derslerinde hep ortalama seviyede bir çocuktu ancak ailesine konservatuarda olsam okul birincisi olurdum diye takılırdı… Bunu da başardı gerçekten de konservatuar birinci olarak mezun oldu ve mezun olduğu sene Ankara Devlet Tiyatrosu’nda göreve başladı… Ardından bir sene sonra İstanbul’a gitti ve tezli yüksek lisansına başladı. Yüksek lisansı devam ederken İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olarak göreve başladı üç buçuk yıl devam etti…

            Ancak hayatında bir şey eksikti… Oyunculuk mesleğini böyle büyük kurumlarda icra etmesine rağmen çocukluk hayalinden çok uzaktı… Kendi şehrinde tiyatro yapmak… Kendi tiyatrosunu, kendi aile tiyatrosunu kurmak, Kefeli Sanat’ı kurmak…

            Sonunda 2017 senesinde Düzce’ye şehrine döndü ve 2019 senesinde çocukluk hayali olan Kefeli Sanat’ı kurdu… Birçok oyuna imza attı ve şehrinde sanat üretimine katkı sunmak için çabaladı… Bugün gelinen noktada Kefeli Sanat, 15 farklı ilde, 20.000’den fazla seyirciye oynadığı, Victor Hugo’nun “Bir İdam Mahkûmunun Son Günü” adlı oyunuyla 2 Şubat 2024 Cuma günü Düzce Belediyesi Prof. Dr. Erol Güngör Kültür Merkezi’nde 50. Seans Özel Gösterimine hazırlanıyor…

            Ve aynı çocuk, kendisine sanat üretimi ile alakalı yazılar yazması için verilen köşesinde bu kez kendi hikâyesini anlatıyor… Çünkü biliyor, hayatta en kolay şey pes etmek, vazgeçmek… Zor ve güzel olan ise tüm zorluklara ve başarısızlıklara rağmen mücadele etmek… İçinizdeki mücadele aşkı sizleri hedefinize daima ulaştırsın… Sonsuz selam ve saygılarımla…

 

Hüseyin Kefeli

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcehurhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ö.F.Y
(23.01.2024 13:22 - #205)
İlham verici bir yaşam öyküsü...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcehurhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.